7 Şubat 2012 Salı

Suç ve Ceza / Fyodor Mihailoviç Dostoyevski


Raskolnikov kendine fısıldıyor:
“Tanrı yoksa her şey mubahtır. Hiçbir şeyden sorumlu değilim. Ama her şeyden sorumluyum da bu durumda. Şu tefeci kadını ortadan kaldırsam, paraları cebe atsam. Tanrı yoksa kim ne diyebilir? Kendi dünyamı kurmak zorundayım.”

Balta iniyor. Tefeci kadınla özdeşim kurduğumuz tek satır yok. Bir de arada gümbürtüye giden masum Lizaveta var. Hadi tefeci kadını kötü kalpli diye unuttuk. En ücra karakterlerine bile ruhsal derinlik katan Dostoyevski, Lizaveta’yı niye derinleştirmiyor? Bu iyi kalpli kıza niye replikli figüran gibi davranıyor?

Raskolnikov, Sonya’ya suçunu itiraf ettiğinde anlıyoruz niye öyle yaptığını. Çünkü Sonya cinayet itirafını duyunca, “Sen o insanlara ne yaptın böyle?” demiyor. “Sen kendine ne yaptın böyle?” diyor.

Raskolnikov ne yaptıysa kendine yapmıştır. Kurduğu dünyanın azabını çekmektedir. Bu vurguyu arttırmak için Lizaveta’nın acısı görünmez romanda. Lizaveta’nın ölümü hukukun konusudur, Dostoyevski ise bize daha yüksek bir hukuktan bahseder. "Suçun cezasından kaçabilirsin ama vicdanın azabından kaçamazsın" diyen bir hukuktan.

Romanın konusu çağdaş Rusya'dır. Kahraman çağdaştır, o yılların bütün acılarını, yaralarını içinde taşıyan genç bir öğrencidir Raskolnikov, fakir ve iyi niyetli bir üniversite öğrencisidir. Maddi imkansızlıklar sonucu eğitimi bırakmak zorunda kalmış, kirasını bile doğru dürüst ödeyemediği pis ve köhne bir odada yaşamaya mecbur olmuştur. Maddi olarak çok sıkıştığı anlarda, para edebilecek eşyalarını rehin bıraktığı faizci bir yaşlı kadın vardır. Kadın kötüdür, kadın faizcidir, kadın, insanların zor durumda kalmalarından yararlanan bir tefecidir. Tabii bu fikirler Raskolnikov’u suça iten bahanelerdir.

Günlerce kafasında ölçer biçer. "Muhakkak ki topluma faydalı bir Raskolnikov, faizci bir kadından çok daha iyidir"..

Suç ve Ceza, yoksul düşmüş bir öğrenci olan Raskolnikov'un ahlaki ikilemlerine odaklanır. Raskolnikov, daha yüksek bir amaca hizmet edicekse ve toplumun yararına olacaksa kuralların, yasaların çiğnenebileceği düşüncesinden hareketle bir cinayet işlemekte; nefret edilen ve yaşaması için hiçbir neden görmediği kötü bir tefeci kadını öldürmektedir. Böylece finansal problemlerini çözecek, öğrenimini tamamlayıp topluma faydalı bir insan olucaktır. Aynı zamanda dünya kötü, değersiz bir parazitten temizlenecektir.

Bu cinayet çerçevesi içinde “suç” ve "ceza” kavramları acımasızca tartışılmaya başlanır ve Raskolnikov’un vicdan muhasebesiyle devam eder. Kendi için yaşama tutkusu onu iç dünyasında yüceleştirir, hak ve hukuk kavramlarının tamamını alt üst ederek çözümlemelerde bulunur. Fakat tasarladıkları altında boğulur ve tüm psikolojisi çöker.

Raskalnikov ve yaşamları en az Raskalnikov‘ unki kadar ikilemler, iç çatışmalar üzerine kurulmuş diğer karekterler aracılığıyla toplumsal, ahlaki ve dini değerlerde derinlemesine irdeleniyor romanda..

Kitabın diğer bir özelliği de, kominizmin yayıldığı bir dönemde ve yerde, kahramanların dine yönelmesi. Yazar, özellikle en günahkar görülen karakterleri (Sonya ve Raskolnikov) inanca yöneltmiştir. Kimlikler değil, kişilikler önemlidir mesajı da verilmek istenmiştir. Suç Nedir? Ceza Nedir? Amaca ulaşmak için her yol mubah mıdır? Raskalnikov haklı mı? Asıl suçlu kim? Raskalnikov mu? Toplum mu? Tefeci kadın mı? gibi soruları düşündüren yazar her okurun kendisine göre, inançlarına ve hayata bakış açısına göre yorumlayabileceği, fikir edineceği bir üslup takip etmiştir.

Suç ve Ceza / Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
İletişim - 644 syf.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder